19 Ocak 2008 Cumartesi

Kitap üzerine / Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarından(Betül Tarıman)

Çiğdem Sezer / “Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarından”
-----------------
* Hera Şiir / 1998 Arıburnu Şiir Ödülü

Pulsuz,zarfsız mektuplardır şiirler. Yazarsınız ve bir dergiye postalarsınız. Sevgili okur ya da okumaz. Ama mutlaka birinin elinde anlam bulur yazılan. Çiğdem Sezer’in Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarından adlı kitabını okurken düşündüm bunları. Düşündüm de içim acıdı. Her şiir yazılmış bir mektup,her mektupta bir şiirdi aslında. Abdülkadir Budak’ın Can yayınlarından çıkan Ahşap Anahtar adlı kitabı da buna bir örnektir. İnce bir duyarlılıkla işlenmiş kitapta baba ile oğul arasındaki ilişki gözler önüne serilmiş,iç acıtan bir ifade kullanılmıştır her dizede. Bir başka örnekte Lale Müldür’ün 1. BACHMANNA- J.BRELE- İSTANBUL DOSTLARINA MEKTUP ŞİİRİ’dir. Ülkü Tamer’se bir şiirinde ‘mektupsuz koma beni / yılların sana öğrettiğini sen bana öğret / parmakların gölgesini gönder’ der .

HÜZNÜN SARKACINDA BİR ŞİİR
Kanadı Atlas Kuşlar (1991) , Çılgın Su (1993) , Kapalı Gişe Hüzünler (1996) ‘den sonra Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarından , Sezer’in dördüncü kitabı. Üç bölümden oluşan kitapta kimi zaman aşk, kimi zaman hüzün izlekleriyle karşılaşıyoruz. Anların çekilmiş fotoğrafları uzaklara götürüyor sizi. Bu aslında kitabın kapağından başlayıp son şiire değin süren bir serüven. Serüven kitabın başından sonuna kadar sürüyor. Şiirin ne olduğunu iyi bilen Sezer’in şiirleri bu serüvene iyi bir örnek. Çünkü, ‘hiçbir şair bir dizeyi durduk yerde yazamaz, mutlaka yazdıklarının kendinde bir karşılığı vardır. Ama bu karşılık bütünüyle ya da kısmen dizeye yansımış olsa bile , bu bir okuyucunun dizeyi aynı anlamda anlamasını sağlamaz. Çünkü okuyucu hiçbir zaman şairin içinde bulunduğu koşullarda olamayacaktır. Çünkü şair değildir. Okuyucudan beklenen iletileni şiir olarak alması, bir şiirde kendince aradığı nitelikleri bularak şiir tadı almasıdır.’ (1) Bir Şehrin Hatıra Fotoğraflarından adlı kitabı okuduğunuzda bu tadı alıyor hatta derinlerinizde bu tadı hissediyorsunuz. Yapıtı bunu somutluyor.

"kimseler fark etmedi
dururken giderken susarken konuşurken
azar azar
ama ağır bir iç çekişle
kendine battığını kanadığını ağladığını
için için çürüyen kurtlu bir meyve
gündelik bir şeydi çünkü kuğunun ölümü
kimseler fark etmedi"

- (Gündelik Bir Şeydi Kuğunun Ölümü s.34)
ya da;

"bütün ağaçları geçtim
hayat sökük bir hırkaçıplak omuzlarımda"
- (Yaprak Kelimedir s.18)

De olduğu gibi. Evet hayat sonsuz bir kuyudur şiir de yaşamın yapı taşlarından biri. ‘şiir ve yaşam bu yüzden sever birbirini, şair bu yüzden yaşamın şiirinde sözcüklerle dokur.’
Şiirin kendini ifade etme, sorgulama işi olduğu anımsanırsa Sezer’in bu anlamda kendini ifade ettiği de söylenebilir. Kadınlığını, duygularını...

"biz o yere sevgilimdağılmış gül teniyken
biz o yere, dökülen şelaleden
damla gibi girdikti"
- (Güle Teyelli Acıdan s.42 )

Bazen de siyah saçlı bir acı şiir olup çıkar karşımıza;
"uzun siyah saçlı kadınlardı
kıvırcık tüyleri ürperdiğinde koltuk altlarında
rüzgara çıkarlardı
hem masaldılar korkunç uykularında
hem bir masalın kırık dökük kahramanları"
- (Söz Menekşe Sokağı s.40)

İmge, yansımış ve sanatçının bilincine yerleşmiş görüngünün türlü özdeksel araçlarla yeniden yansıtılmasıdır. bu bakımdan yansıtma aracı önemlidir. Mallerme her resminin şiirini yazmak istediğini, ama yazamadığını söyleyen Dega’ya "ama şiir sözcüklerle yazılır, duygularla değil" demiştir.

ŞİİRİN ARACI SÖZCÜKTÜR
Şiirin aracı sözdür, sözcüktür. ‘İmgeler, her zaman gerçekliğin her görüngüsünü bireysel ve genel karakterinin birliği içinde yansıtır. Kaynağında, bilimde soyutlama ya da çıkarsama yordamıyla elde ettiği sonuçları görülebilir yapabilmek için, imgeye başvurur. (2)

İmgelerle örülmüş Sezer’in şiirlerinde bilinçli olarak seçilmiş sözcüklerin adeta fotoğrafı çekilmiş, zamana dokunmak türünden bir etki yapmıştır okuyucu üzerinde. Çünkü şiirin aracı sözcüktür. Şiirin aracı sözcük olduğuna göre şiir, seslerin dağınık dünyasından ayrışmış bir sözcükler bütünüdür de denilebilir. Bu bütün bizleri içinde bulunduğumuz zamanın dışına, ötesine sürükler. Sürükler çünkü zamandan ödünç aldığımız sözcüklerin hayatta bir karşılığı mutlaka vardır. Bu nedenledir ki Cemal Süreyya ‘Dilekçe’ , Turgut Uyar ‘Tomris’, Tuğrul Tanyol ‘ Büyü Bitti’ adlı şiirlerini bu nedenle yazmışlardır.

Sözcüklerin hayatla bağlarının çok kuvvetli olduğunu gördüğüm Bir Şehrin Hatıra Fotoğrafları adlı kitapta, ‘yeniden gidilen yoldur şehir’ , ‘bir paranteze sıkışan şehir / gün gelir dökülür yırtılan zarflardan’ , ‘ölüm bir şehre şiirsiz girmektir’ , ‘babalar kocamandır ve hiç bilmezler ağlamayı’ , ‘ adın adımdır aşkın tül kafesinde’, belki de kitabın en sevdiğim dizeleri oldu.
Sezer kendini şiirle tanımlamış, okurla tamamlamış. Elinde hüzne teyelli bir kalem sözcükleri kalbine dokunmuş. Bir kapı açmış aşkın şiirden evine.

"bir ağaç bir ağaca
uzak kalsa eksilirim
ezberimde olmadığı doğrudur adreslerin
ama her adres biraz eksiktir
ve insan adresinde bulunmaz çoğu zaman

Sezer’in kitabını okuyunuz. Bu ılık bahar günlerinde içiniz ısınacak, zengin bir imge dünyasında gezineceksiniz. Şiirle, sevgiyle kalın.
Ayrıntı Edebiyat Dergisinden alınmıştır.